Mountain View

Atardamar Anevrizması (Balonlaşması)

Atardamar anevrizması ya da balonlaşması damar duvarının sağlamlığını kaybetmesi ve genişlemesidir. Damarda balonlaşma olunca damar duvarı incelir ve bu da damarda yırtılma ihtimali oluşturur.

Abdominal aort ya da aorta karındaki ana atardamarımızdır. Bunun balonlaşmasına abdominal aort anevrizması denir. Abdominal aortanın normal çapı 3 cm den küçüktür. Eğer bu damar çapı 3 cm yi aşarsa buna balonlaşma ya da anevrizma adı verilir. Ancak 3 cm den biraz geniş olması ciddi risk yaratmaz. Abdominal aort anevrizması ancak 5.5 cm çapı geçerde tedavi gerektirir. Bazı durumlarda (bazı özel anevrizma tiplerinde) daha küçük anevrizmaların da tedavisi gerekebilir. Örneğin anevrizma 3 ile 5.5 cm arasında ancak yırtılma var ya da yırtılma ihtimali yüksek ise, 5.5 cm çapa ulaşmasa bile tedavi gerekebilir.

 

Aort nedir?

Aort, kalpten çıkan ana atardamarımızdır. Vücuda oksijenlendirilmiş kanı taşıyan en büyük atardamardır. Kalpten çıktıktan sonra, önce kalbi besleyen koroner atardamara, oradan da beyne ve kola giden damarlara doğru yol alır. Ardından bir kavis çizerek arka taraftan vücudun aşağısına doğru inmeye başlar. Karın bölgesinin alt kısmında sonlanır. Belli bölümleri vardır. Çıkan aort (kalpten çıktıktan sonraki bölüm), arkus aort ya da yay yapan aort (kol ve beyin damarlarının çıktığı bölüm), inen aort (sırttan başlayıp aşağıya kadar inen bölüm), torasik aort (göğüs boşluğundaki bölüm), abdominal aort (karnın içindeki bölüm).

 

Neden olur?

Oluştukları yere göre çok farklı nedenlerden kaynaklanabilir. Genellikle dejeneratif dediğimiz yüksek tansiyon, ateroskleroz dediğimiz kireçlenme, inflamasyon dediğimiz bazı enfeksiyonlar ve bağ dokusu hastalıkları, anevrizma nedenleri arasındadır. Bazı grup anevrizmalarda genetik faktörlerin de etkisi büyüktür. Kromozomlardaki bozukluklardan kaynaklanan damar duvarı yapısının normal kuvvetinde olmaması sonucu mutasyonlar oluşabilir. Bu mutasyonlara bağlı olan anevrizmaların genetik bağlantısı vardır.

Aorta da en fazla gördüğümüz anevrizmalar, infrarenal dediğimiz böbrek altında, böbrek damarları çıktıktan sonraki bölgede ortaya çıkar. İnfrarenal bölgeden sonra en fazla görülen anevrizmalar, asendan bölge dediğimiz aortun kalpten hemen çıkışındaki aort damarında görülen genişlemelerdir. Ama anevrizma her bölgede olabiliyor, hatta bazen bütün aortu boydan boya kaplayan türleri bile oluyor.

 

Abdominal aort anevrizması neden önemli bir hastalıktır?

Normal damarlarımızın kendiliğinden kanaması son derece seyrektir. Bir damarın kendiliğinden yani bir kaza ya da kesme batma olmadan kanaması için duvarının zayıflaması gerekir. Aort balonlaşması bunlardan biridir. Kanayan damar küçük bir damar olursa tehlikeli olsa da büyük bir sorun yaratmayabilir. Ama kanayan damar abdominal aort damarı ise çok ciddi iç kanama yapabilir. Hastanın hayatını tehlikeye sokar ve genellikle acil ameliyat ya da acil anjiyo ile stentgreft yerleştirme tedavisi gerekir. Abdominal aortada ve diğer tüm atardamarlarda damar ne kadar genişlerse damar duvarı o kadar gerilir, incelir ve yırtılma ihtimali o kadar artar. Yani aort çapı 5.5 cm ise kanam ihtimali ne ise, aort çapı 8 cm olduğunda kanama ihtimali bir kaç kat artar. Aort çapı 3 cm’den 5.5 cm’ye kadar genellikle 6 ya da 12 ayda bir takip edilir ve genişleme hızına bakılır. Bu takip ya renkli Doppler ultrason ya da bilgisayarlı tomografi ile yapılır. Hızlı genişleme (toplam çap 5.5 cm’yi geçmese bile) erken tedavi kararı verdirebilir. Yavaş genişleme ise bizi daha güvende hissettirir.

Karın bölgesindeki aort damarında genişleme genel olarak sessiz seyreder. Anevrizmanın verebileceği bulgular, oldukları bölgelere bağlı olarak farklılıklar gösterir. Karın içerisindeki aort anevrizmalarında eğer bir tarama yapılmadıysa ilk bulgu aort yırtılması şeklinde olabilir. Anevrizmalar sıklıkla önceden belirti vermezler ama bazen bulundukları bölgeye göre belirtiler gösterebilirler. Örneğin karın içerisinde bele doğru yayılan devamlı ve rahatsız edici bir ağrı veya karın bölgesinde dışarıdan görülebilen bir titreme, hasta elini koyduğunda karnına bir top vuruyormuş gibi bir his olabilir. Göğüs içindeki anevrizmalarda sadece göğüs ağrısı veya sırta doğru vuran göğüs ağrıları görülebildiği gibi, eğer anevrizma sırtın inen damarlarında ise ses kısıklığına bile neden olabilir. İnen aortanın başında bir anevrizma varsa oradaki ses tellerine giden siniri etkilediği için ses kısıklığına neden olabilir.

Ancak genel olarak hastaların yarısından çoğunda hiç bir şikayet oluşturmaz. Geri, kalan yaklaşık %40 oranındaki grupta karın ağrısı olabilir. Ancak karın ağrısı çok müphem bir yakınmadır ve birçok hastalıkta görülebilir. Bazen karında ya da kasıkta nabızla atan bir şişlik hissedilebilir. Bu şişliğin damar gibi nabız vermesi çok önemli bir işarettir.

 

Abdominal aort anevrizmasında tedavi nedir?

Anevrimalarda tedavi damarın genişlemesine göre yapılır. Her damar için tedavi edilecek boyut (çap) farklılık gösterir. Aort anevrizmalarıda çap 5.5 cm olduğunda tedavi gerekir. Aort çapı daha küçükse çoğunlukla 6-12 ayda bir takip önerilir. Ancak tedavi kararı sadece damar çapına bakılarak yapılmaz. Anevrizmanın kontrollerde büyüme hızı, yakınma oluşturması, sızıntı oluşturması ya da yırtılması gibi sorunlarda çapa bakılmaksızın tedavi yapılabilir.

Tedavi kararı için en önemli veri, anevrizmanın büyüklüğü ve yerleşim yeridir. Anevrizmaya, yerleşim yerine ve büyüklüğüne göre farklı tedavi yöntemleri uygulanır. Yeri, büyüklüğü, hastanın herhangi bir şikayeti olup olmadığı tedavinin şeklini etkiler.

 

Aortadaki anevrizma çapı 5.5 veya altı santim civarına eriştiyse ve hastanın başka bir bağ dokusu hastalığı yoksa tedavi ya da girişimsel tedavi sınırına girer. Karın içerisinde yerleşen anevrizmalarda da genellikle 5.5 cm.’den itibaren tedavi uygulanır. Sırttan arkaya doğru inen aort üzerinde gelişen anevrizmada ise damarın çapı altı santimetreye ulaştığında tedavi edilmesi gerekir.

Müdahale sınırında olan anevrizmalarda iki tedavi yöntemi kullanılır.

1-Endovasküler yöntem:

Açık ameliyat olmadan, damar içerisine yerleştirilen kateterler ve bunlar üzerinde ilerletilen stent adını verdiğimiz greflerin anevrizma içine yerleştirilmesi ve kapatılmasıyla uygulanır.

Kasık içerisinden veya damar içerisinden girerek stent yerleştirilen, endovasküler işlemler özellikle geçtiğimiz 10 sene içerisinde sıklıkla uygulanan yöntemlerdir. Çünkü endovasküler işlemler açık cerrahi ile karşılaştırıldığında özellikle belli alanlarda önemli avantajlar sağlar. Bu avantajlar hasta açısından çok önemlidir. Bunlardan ilki hastanın açık bir ameliyat geçirmemesi ve buna bağlı olarak da iyileşme süresinin, hastane kalış süresinin, yoğun bakımda kalış süresinin kısa olması ve ameliyatta kan kullanma oranın yok denecek kadar az olmasıdır. Erken dönemdeki hasta yaşam kalitesi, cerrahi müdahale ile kıyaslandığında oldukça yüksektir. En önemlisi açık cerrahi ile kıyaslandığında ölüm oranı riski çok daha düşüktür.  Ancak bu tedavilerin erken dönemde sağladığı yaşam kalitesi, yaşam avantajları bir veya iki sene sonra kaybolabilir. Girişimsel işlemlerde tekrarlar, takip işlemleri açık cerrahiye göre çok daha sık görülüyor

2-Açık cerrahi işlemler:

Endovasküler işlemlerle kıyaslandığında büyük operasyonlardır. Her ne kadar günümüzde açık cerrahi  işlemleri de daha ufak kesilerle yapılıyor olsa da, açık cerrahi endovasküler işlemlerle karşılaştırıldığında büyük operasyonlar olarak algılanır. Amaç, hastalıklı olan anevrizma bölgesini tamamen ortadan kaldırmak ve yerine suni damar koyarak devamlılığı sağlamaktır. Vücutta aort gibi başka büyük bir damar olmadığı için mecburen yapay damar konulur. Polyester, PTF, Dakon tarzı grefler kullanarak anevrizmalar devre dışı bırakılır.

Açık cerrahide yoğun bakım ve hastane kalış süresi daha uzun olmakla beraber, hastanın yaşam süresi uzadıkça açık cerrahinin avantajının daha yüksek olduğu görülür. Açık cerrahi işlemler hala bu işin altın standardı olarak kabul edilir.

 

Yorum Yazın